Ecdadımızın dünyaya saldığı kültürel ve sosyal akımın bir örneğini daha buldum. Okuduğumda çok mutlu oldum ama bir yandanda üzüdüm diyebilirim. Uluslara sembol olabilecek düşünceleri uluslara yön verecek fikir ve faaliyetlerin kaynağı koskoca bir imparatorluğun bitmesine üzüldüm tabiki.
New
York gökdelenleriyle, hızlı ve renkli yaşamıyla, alışveriş merkezleriyle,
ışıltılı caddeleriyle Dünya’nın rüya şehirlerinin başında gelir. Şehrin en çok
turist çeken ve marka değerlerinden biri de New York Limanı’ndaki Özgürlük
Anıtınıdır şüphesiz. Hollywood’lu film yapımcıların sık sık özgürlük anıtı
üzerinden bağımsızlık propagandası yaptığını film severler yakından bilirler.
Amerikalılar için bu denli öneme sahip olan bir sembolün yapım hikâyesini
biliyor musunuz, işte hayretler içerisinde okuyacağınız bir yazı.
1800’lü
yıllarda bugünkünün aksine Amerika’nın en yakın dostu ve müttefiki Fransa’dır.
Bu dostluğun en büyük somut örneği ise New York Limanında yükselen Özgürlük
Anıtıdır. Evet, Amerikalıların o çok sevdikleri anıt Fransızlar tarafından
hediye edilmiştir daha ilginci ise o anıt Osmanlı Devleti tarafından
yaptırılmıştır. Yanlış okumadınız 1885 yılında New York Limanı’na dikilen bol
elbiseler içinde, elinde bir meşale tutan kadın heykelinin parasını Sultan Abdülaziz
ödemiştir. Kadın heykelin başında olan taç, 7 denizi ve 7 kıtayı temsil
etmektedir. Heykelin sol elindeki kitabenin üzerinde ise Amerika’nın hürriyet
günü olan 4 Temmuz 1776 yazılıdır.
Şimdi
sizi meraklandıran kısma gelelim, Özgürlük Anıtı’nın Osmanlılarla ilişkisi
nedir? İşte size cevabı;
Özgürlük Heykeli 19. asrın ortalarında dönemin Türk toprağı olan
Mısır’a dikilmesi maksadıyla Fransızlara yaptırılmış ama sonradan yaşanan bazı
talihsizlikler sonucu Mısır yerine Amerika’nın göz bebeği olmuştur.
Anlayacağınız heykelin masrafları zamanın hükümdarı Sultan Abdüllaziz
tarafından ödenmiş ama Amerikalılar’a yar olmuştur.
Peki, neden Mısır’a böyle bir heykel dikilmek istenmiştir? Mısır
Valisi Said Paşa Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayacak bir kanal
yaptırmak ister ve 1854 yılında Fransız Mühendis Ferdinand de Lesseps’e Süveyş
Kanalı’nın projesini çizdirir. Sultan Abdülaziz’in tam 12 yıl boyunca
onaylamayacağı proje, Osmanlı’ya rağmen 1854 yılının 30 Kasım’ında Fransız
Mühendise proje için tam yetki verilir.
İstanbul’dan izin gelmeden kanalın yapımına müsaade eden Said Paşa
kanalın yapımını göremeden 1863 yılında vefat eder ve yerine İngiliz hayranı
İsmail Paşa geçer. İsmail Paşa, Fransızlar tarafından yapımı süren kanala
gereken ilgiyi göstermez taaki kanalın öneminin farkına varıncaya kadar. Sultan
Abdülaziz 1866 yılında projeyi onaylar ve Fransızlar anlaşmaya varılır. Anlaşma
gereği kanalın Akdeniz’e açıldığı yere dev bir heykelde dikilecektir. Heykel
ise firavun dönemine ait bir elbise giyecek ışığın doğudan yükseldiğini
hatırlatacak bir meşale taşıyacaktır.
Heykel ünü Fransa topraklarını aşan Frederic Auguste Bartholdi’ye
sipariş edilir. Dikileceği yerde monte edilecek şekilde parçalar halinde
hazırlanan heykel birkaç sene içinde tamamlanır ve kanalın Akdeniz’e açılacağı
yere birkaç hafta içinde yerleştirilecek hale getirilir. Ama Said Paşa dan
sonra Mısır’ın başına geçen İsmail Paşa, Müslüman bir memlekette böylesine
büyük bir heykel dikilmesinin halk arasında hoşnutsuzluk yaratacağını düşündüğü
için mühendis Ferdinand a heykelin Mısıra getirilmemesi gerektiğini söyler.
1869 yılının Kasım ayında Süveyş Kanalı dünyanın dört bir tarafından
gelen davetlilerin katıldığı büyük ama bir o kadar heykelsiz bir törenle
açılır.
Bartholdi’nin eseri ise Paris te bir depoya konularak çürümeye
terk edilir. O yıllarda bugünkünün aksine Amerika- Fransa ilişkileri çok
sıcaktı. Taraflar birbirlerine jest yapmakta adeta yarışır hale gelmişlerdi. Fransız-Amerikan
dostluk lideri Laboulaye, Fransız hükümetini Birleşik Devletlerin dostluklarını
daima hatırlayabilmeleri için çok değerli bir hediye götürülmesi konusunda ikna
eder. Yapılan tartışmalar sonucunda hediyenin dev bir heykel olması fikri
benimsenir.
Fransız Hükümetine göre heykel elinde hukukun üstünlüğü simgeleyen
bir kitap ve diğer elinde de ışığıyla dünyayı aydınlatan bir meşale tutmalıdır.
Ve heykelin siparişi dönemin popüler sanatçısı Bartholdi’ye verilir.
Zaten Bartholdi’nin eseri çoktan hazırdır sadece birkaç değişiklik
yapması gereklidir o kadar. Sanatçı, eserini depodan kurtarır ve hemen
çalışmalarına başlar. Yapacağı çok iş yoktur sadece eserin ellerinde ve
kollarında bazı değişikliklere ihtiyaç vardır o kadar. Çelik ve bakırdan
yapılan heykelin mühendisliği ilgilendiren kısımları ise Gustave Eiffel
yardımıyla tamamlanarak 1884 yılında hükümete teslim edilir.
Bartholdi heykelin yüzünü tamamen değiştirir ve annesi
Charlotte’nin yüzünü işler.
Birbirine monte edilecek şekilde yapılmış 350 parçadan oluşan
heykel İsere adındaki bir Fransız gemisine yüklenir ve 4 Kasım 1885 tarihinde
başından geçen onca olaya rağmen New York’a ulaşır.
Yorumlar
Yorum Gönder