Türk Dil Kurumu'ndan yapılan son açıklamaya göre,1945'te çıkarılan sözlükte 20.000 kelime bulunurken 1998'de çıkarılan sözlükte ise 75.000 kelime bulunmakta ,2005 yılında çıkarılan sözlükte 75.000'den fazla sözcük olduğu görülmektedir.
Ümmü Habibe (ra) anlatıyor: "Resulullah (Sav.) buyurdular ki:
Konuyla ilgili ayetler ve hadisler dikkate alındığında bu hadisin anlamı şöyle
olur:
Konuyla ilgili ayetler ve hadisler dikkate alındığında bu hadisin anlamı şöyle
olur:
Konuşma Adabı
Düşünmek ve konuşmak, insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır.
Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir
yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir.
İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek
çok esaslar koymuştur.
Bir mümin de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya
başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir. (EbûDâvûd, Edeb 18;
İbnMâce, Nikâh 19) Allah’ı zikretmeksizin, çok konuşmak da kalbi katılaştırır.
Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.(Tirmizî, Zühd 62)
Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı
sağlayan büyük bir ilâhî lütuftur. Yani, insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu
ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve
üslup, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir. Hatta
kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında
zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
Konuşma Adabı
Düşünmek ve konuşmak, insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır.
Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir
yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir.
İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek
çok esaslar koymuştur.
Bir mümin de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya
başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir. (EbûDâvûd, Edeb 18;
İbnMâce, Nikâh 19) Allah’ı zikretmeksizin, çok konuşmak da kalbi katılaştırır.
Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.(Tirmizî, Zühd 62)
Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı
sağlayan büyük bir ilâhî lütuftur. Yani, insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu
ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve
üslup, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir. Hatta
kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında
zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
Düşünmek ve konuşmak, insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır.
Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir
yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir.
İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek
çok esaslar koymuştur.
Bir mümin de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya
başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir. (EbûDâvûd, Edeb 18;
İbnMâce, Nikâh 19) Allah’ı zikretmeksizin, çok konuşmak da kalbi katılaştırır.
Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.(Tirmizî, Zühd 62)
Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı
sağlayan büyük bir ilâhî lütuftur. Yani, insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu
ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve
üslup, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir. Hatta
kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında
zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
Bir mümin de her şeyden önce besmele çekerek ve Allah’a hamdederek konuşmaya
başlamalıdır. Böyle başlanmayan her mühim iş bereketsizdir. (EbûDâvûd, Edeb 18;
İbnMâce, Nikâh 19) Allah’ı zikretmeksizin, çok konuşmak da kalbi katılaştırır.
Katı kalpli olanlar ise Allah’tan en uzak kimseler.(Tirmizî, Zühd 62)
Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı
sağlayan büyük bir ilâhî lütuftur. Yani, insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu
ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve
üslup, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir. Hatta
kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında
zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
Konuşmak, insanlar arasındaki iletişimi, muhabbeti ve anlaşıp kaynaşmayı
sağlayan büyük bir ilâhî lütuftur. Yani, insanlar duygu ve düşüncelerini, arzu
ve taleplerini çoğu kez konuşarak ifade ederler. Bir kimsenin kullandığı dil ve
üslup, onu hayatta başarılı kılabildiği gibi hüsrana da uğratabilir. Hatta
kişinin dilini muhafaza etmesi, cenneti elde etme vesileleri arasında
zikredilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyuruyor ki:
1.Açık ve anlaşılır bir şekilde muhatabın seviyesine göre konuşulmalı,
gerektiğinde önemli görülen ifadeler tekrar edilmelidir. Nitekim ashabın, fasih
ve beliğ bir üslûp ile konuşan Peygamber Efendimiz (asm) hakkındaki şu tespitleri
oldukça önemlidir:
1.Açık ve anlaşılır bir şekilde muhatabın seviyesine göre konuşulmalı,
gerektiğinde önemli görülen ifadeler tekrar edilmelidir. Nitekim ashabın, fasih
ve beliğ bir üslûp ile konuşan Peygamber Efendimiz (asm) hakkındaki şu tespitleri
oldukça önemlidir:
Fahr-i Kâinât Efendimiz (asm), namaz kıldırırken dikkat çekici ayetleri bazen
iki, bazen üç defâ tekrarlardı. Sahabeye nasihat ve ikazda bulunurken, bir
kısım ifadeleri tekrarladığı olurdu. Allâh dostlarının sohbetlerinde de bu
şekilde tekrarlara çokça rastlamak mümkündür. Ancak bunun telkin maksatlı olması,
sıkıcı olmaması ve cemaatin seviyesine münasip olması gerekir.
Sözü anlayacak kimsenin bulunmadığı meclislerde konuşmak da nefesleri israf
etmek mânâsına gelir. ZîrâMeşhûrî'nin dediği gibi; “Âkilântâ söz mahallin
bulmadıkça söylemez!”
2. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık
konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap
etmek şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz:
Fahr-i Kâinât Efendimiz (asm), namaz kıldırırken dikkat çekici ayetleri bazen
iki, bazen üç defâ tekrarlardı. Sahabeye nasihat ve ikazda bulunurken, bir
kısım ifadeleri tekrarladığı olurdu. Allâh dostlarının sohbetlerinde de bu
şekilde tekrarlara çokça rastlamak mümkündür. Ancak bunun telkin maksatlı olması,
sıkıcı olmaması ve cemaatin seviyesine münasip olması gerekir.
Sözü anlayacak kimsenin bulunmadığı meclislerde konuşmak da nefesleri israf
etmek mânâsına gelir. ZîrâMeşhûrî'nin dediği gibi; “Âkilântâ söz mahallin
bulmadıkça söylemez!”
2. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık
konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap
etmek şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz:
Sözü anlayacak kimsenin bulunmadığı meclislerde konuşmak da nefesleri israf
etmek mânâsına gelir. ZîrâMeşhûrî'nin dediği gibi; “Âkilântâ söz mahallin
bulmadıkça söylemez!”
2. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün gösterme niyetiyle yapmacık
konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap
etmek şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz:
2. Bilgiçlik taslama ve kendini başkalarına üstün
gösterme niyetiyle yapmacık
konuşmalarda bulunmak veya insanların anlayamadıkları kelimelerle onlara hitap
etmek şiddetle yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz:
3. Bağırıp çağırmak sûretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kişinin karşısında
“sağır varmışçasına bağırarak ya da kavga ediyormuş” gibi öfkeli bir ses
tonuyla konuşması, doğru değildir. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, her
zaman için en isâbetli yoldur. Kur'an-ı Kerim'in beyanıyla Lokman
-aleyhisselâm- oğluna söz konusu metodu şöyle tavsiye etmektedir.
3. Bağırıp çağırmak sûretiyle yüksek sesle konuşulmamalıdır. Kişinin karşısında
“sağır varmışçasına bağırarak ya da kavga ediyormuş” gibi öfkeli bir ses
tonuyla konuşması, doğru değildir. Kibar ve nazik bir üslûbun benimsenmesi, her
zaman için en isâbetli yoldur. Kur'an-ı Kerim'in beyanıyla Lokman
-aleyhisselâm- oğluna söz konusu metodu şöyle tavsiye etmektedir.
“Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler! ”(İsrâ, 17/53)
“Kullarıma söyle, en güzel sözü söylesinler! ”(İsrâ, 17/53)
5.Bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya cevaplandırılmak üzere
bir soru sorulmuşsa, ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir. Bununla birlikte
diğer kişiler de yeri geldiğinde edebe uygun bir şekilde fikirlerini beyân
edebilirler. Nitekim bir hâdiseyi anlatmak için, yaşça en küçük olan
Abdurrahman bin Sehl ilk önce söze başlayınca, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve
sellem-;“Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!”buyurmuş, bunun
üzerine olayı büyükler anlatmıştır. (Buhârî, Cizye, 12)
Abdullah bin Ömer şöyle anlatır: “Bir gün AllâhResûlüashâbına:
« Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!» buyurdu. Oradakiler çölde
bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu
düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar
bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevabı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz
onun hurma ağacı olduğunu söyledi.”(Müslim, Münâfikîn, 64)
6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle
çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ
mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:
5.Bir mecliste herhangi bir konu görüşülüyor ise veya cevaplandırılmak üzere
bir soru sorulmuşsa, ilk söz hakkı meclisin büyüğüne aittir. Bununla birlikte
diğer kişiler de yeri geldiğinde edebe uygun bir şekilde fikirlerini beyân
edebilirler. Nitekim bir hâdiseyi anlatmak için, yaşça en küçük olan
Abdurrahman bin Sehl ilk önce söze başlayınca, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve
sellem-;“Sözü büyüklerine bırak, sözü büyüklerine bırak!”buyurmuş, bunun
üzerine olayı büyükler anlatmıştır. (Buhârî, Cizye, 12)
Abdullah bin Ömer şöyle anlatır: “Bir gün AllâhResûlüashâbına:
« Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!» buyurdu. Oradakiler çölde
bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu
düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar
bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevabı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz
onun hurma ağacı olduğunu söyledi.”(Müslim, Münâfikîn, 64)
6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle
çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ
mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:
Abdullah bin Ömer şöyle anlatır: “Bir gün AllâhResûlüashâbına:
« Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!» buyurdu. Oradakiler çölde
bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu
düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar
bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevabı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz
onun hurma ağacı olduğunu söyledi.”(Müslim, Münâfikîn, 64)
6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle
çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ
mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:
« Bana mü'mine benzeyen bir ağacı söyleyin!» buyurdu. Oradakiler çölde
bulunan ağaçları tek tek saymaya başladılar. Gönlüme onun hurma ağacı olduğu
düştü ve hemen söylemek istedim. Ancak orada benden büyük insanlar
bulunduğundan konuşmaktan çekindim. Onlar cevabı bilemeyip sükût ettiklerinde, Efendimiz
onun hurma ağacı olduğunu söyledi.”(Müslim, Münâfikîn, 64)
6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle
çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ
mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:
6. Az ve öz konuşmalı, lüzumsuz tafsilattan kaçınmalıdır. Diğer bir ifadeyle
çok konuşmamayı, yerinde ve ölçülü konuşmayı âdet edinmek gerekir. Allâh Teâlâ
mü'minlerin mümtaz hasletlerini sayarken:
Peygamberimiz (Sav.) ise bu konuya şu hadisleriyle dikkat çekmektedir:
Peygamberimiz (Sav.) ise bu konuya şu hadisleriyle dikkat çekmektedir:
9. İkili ilişkilerde insanı müşkil duruma sokacak anlamsız sözlerden kaçınmak,dostlukların
devamı açısından fevkalâde ehemmiyeti hâizdir. Fahr-i Kâinât Efendimiz (Sav):
9. İkili ilişkilerde insanı müşkil duruma sokacak anlamsız sözlerden kaçınmak,dostlukların
devamı açısından fevkalâde ehemmiyeti hâizdir. Fahr-i Kâinât Efendimiz (Sav):
“ Ey îmân edenler! Allâh'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allâh amellerinizi
salih hâle getirsin ve günahlarınızı bağışlasın. ” (Ahzâb, 33/70-71)
“ Ey îmân edenler! Allâh'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allâh amellerinizi
salih hâle getirsin ve günahlarınızı bağışlasın. ” (Ahzâb, 33/70-71)
Kulağın Adabı
Allah Teâlâ, insana iki kulak bir ağız vermiştir. İnsan iyi bir dinleyici
olmalı ki güzel konuşabilsin. Kulak, hayırları dinleyip öğrenmek, Allah ve
Rasûlü’nün, anne-babanın ve hocanın emirlerini dinleyip itaat etmek için
lütfedilmiştir. Allah’ın âyetleri de işiten ve dinleyen kimseler içindir. Yalan
sözü, dedikoduyu, gıybeti, insanı günaha götüren konuşmaları, başkalarının
gizliliklerini dinlemesi onun aleyhinedir. Müstehcen şeyleri dinlemesi ise
kulak zinasıdır. (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21) Çünkü
çirkin sözler insan üzerinde fenâ tesirler bırakır, aklını fikrini bozar.
Her şeyi dinlemek, her işittiğini söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler.
Nebî (s.a.v):
Kulağın Adabı
Allah Teâlâ, insana iki kulak bir ağız vermiştir. İnsan iyi bir dinleyici
olmalı ki güzel konuşabilsin. Kulak, hayırları dinleyip öğrenmek, Allah ve
Rasûlü’nün, anne-babanın ve hocanın emirlerini dinleyip itaat etmek için
lütfedilmiştir. Allah’ın âyetleri de işiten ve dinleyen kimseler içindir. Yalan
sözü, dedikoduyu, gıybeti, insanı günaha götüren konuşmaları, başkalarının
gizliliklerini dinlemesi onun aleyhinedir. Müstehcen şeyleri dinlemesi ise
kulak zinasıdır. (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21) Çünkü
çirkin sözler insan üzerinde fenâ tesirler bırakır, aklını fikrini bozar.
Her şeyi dinlemek, her işittiğini söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler. Nebî (s.a.v):
Allah Teâlâ, insana iki kulak bir ağız vermiştir. İnsan iyi bir dinleyici olmalı ki güzel konuşabilsin. Kulak, hayırları dinleyip öğrenmek, Allah ve Rasûlü’nün, anne-babanın ve hocanın emirlerini dinleyip itaat etmek için lütfedilmiştir. Allah’ın âyetleri de işiten ve dinleyen kimseler içindir. Yalan sözü, dedikoduyu, gıybeti, insanı günaha götüren konuşmaları, başkalarının gizliliklerini dinlemesi onun aleyhinedir. Müstehcen şeyleri dinlemesi ise kulak zinasıdır. (Buhârî, İsti’zân 12, Kader 9; Müslim, Kader 20-21) Çünkü çirkin sözler insan üzerinde fenâ tesirler bırakır, aklını fikrini bozar.
Her şeyi dinlemek, her işittiğini söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler. Nebî (s.a.v):
Her şeyi dinlemek, her işittiğini söylemek çoğu zaman insanı hataya sürükler. Nebî (s.a.v):
İnsan, kulağının şükrü olarak bol bol Kur’an-ı Kerim ve nasihat dinlemelidir. Kur’an okunduğunu işittiğinde hemen susup can kulağıyla dinlemeli ki rahmete erebilsin.
Duymadığı hâlde duyduk diyenler gibi olmamalı, boş söz duyunca hemen yüz çevirmelidir.
Allah Teâlâ cümlemizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olan hâlis kullarından eylesin! Amin!
İnsan, kulağının şükrü olarak bol bol Kur’an-ı Kerim ve nasihat dinlemelidir. Kur’an okunduğunu işittiğinde hemen susup can kulağıyla dinlemeli ki rahmete erebilsin.
Duymadığı hâlde duyduk diyenler gibi olmamalı, boş söz duyunca hemen yüz çevirmelidir.
Allah Teâlâ cümlemizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olan hâlis kullarından eylesin! Amin!
Duymadığı hâlde duyduk diyenler gibi olmamalı, boş söz duyunca hemen yüz çevirmelidir.
Allah Teâlâ cümlemizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olan hâlis kullarından eylesin! Amin!
Allah Teâlâ cümlemizi, sözü dinleyip en güzeline tabi olan hâlis kullarından eylesin! Amin!
Tükçe yaşanan dil dezenfeksiyonuna rağmen uzun yıllardır kullanılan bir dildir.
O kadar konuşmamıza ve kelime haznemizi ne derece ve hangi amaçta kullanıyoruz peki?
Konuşma nasıl olmalıdır,
konuşma adabı nedir? Kulağın adabı nedir? “İnsanoğlunun her sözü aleyhinedir;
ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah Tealâ'yı zikretmek
müstesnadır."
“Özür dilemek zorunda kalacağın
bir sözü söyleme!” (İbnMâce, Zühd, 15)
Konuyla ilgili hadis
şöyledir:
"İnsanoğlunun her
sözü aleyhinedir; ancak iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak yahut Allah
Tealâ'yı zikretmek müstesnadır." [Tirmizî, Zühd 63, (2414).]
Aliyyu'l-Kâri
"Hadisin açık manası, istisna edilen; iyiliği emretmek, kötülükten
alıkoymak yahut Allah Teâlâ’yı zikretmek dışında bütün konuşmaların kişinin
aleyhinde olduğu, başka bir konuşma tarzının olmadığını gösteriyor.”der. Ancak,
konu ile ilgili hadisler tekrar yorumlandığında konuşmaların aşırılığa ve
istikametli olmayan konuşmalardan sakınılması anlamında yorumlandığı
görülmektedir. Şurası muhakkak ki, mubah söz, ahrette ona bir fayda sağlayacak
değildir.
Ademoğlunun, hadiste
geçenler ve benzerleri dışında kalan her sözü, onun için bir üzüntü ve
pişmanlıktır. Onda menfaatine bir yön yoktur. Bu konuda gelen diğer birçok hadis
de bunu kuvvetlendirir. Bu hadisin şu ayetten alınmış olması muhtemeldir:
"İnsanların
birbirleri arasında gizlice konuşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka
vermeyi, bir iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi teşvik eden
kimselerin bu maksatla yaptıkları gizli konuşmalar bundan müstesnadır. Kim bunu
Allah rızası için yaparsa, elbette biz ona pek büyük bir mükâafat
vereceğiz." (Nisa, 4/114).
Şu halde gerek
ayetlerde ve gerek hadislerde gelen hayra, yardımlaşmaya, dostluğa vb. yönelik
konuşma çeşitleri dışındaki konuşmalar kişinin lehine değildir. Hadiste sadece
üç tane istisnanın belirtilmesi, hem o üç kısma giren konuşmaların önemini
gösterir, hem de bunlar dışında kalan mubah konuşmalarda son derece dikkatli
olmaya uyarı demektir. Âlimler, mubah yani dinen sakıncası olmayan konuşmaların
aleyhte olmayacak sınırda kalsa bile, ahrette faydasının olmayacağına dikkat
çekerler. Normal bir sohbet mubahtır, ama gıybete, dedikoduya, malayaniye
bulaşma tehlikesi her an mevcuttur. Bütün mubahlar böyledir. Dolayısıyla,
Aleyhissalâtu vesselâm, Allah'ın rızasına, ahret ekimine azami ölçüde uygun bir
hayat tarzının yollarını gösterirken, konuşma adabında da, müminleri son derece
dikkatli olmaya çağıran bir ifade kullanmıştır. (bk. Canan İbrahim, Kütüb-ü Sitte,
16781-2)
“Kim bana iki çenesi
arasındaki (dili) ile iffet ve namusunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet
sözü veririm.” (Buhârî, Rikâk, 23)
Bir başka hadis-i
şerîf'te “En faziletli kimdir?”sorusunaResûlullâhsallallâhu aleyhi ve
sellem:
“Dilinden ve elinden
Müslümanların emniyette olduğu kimsedir.”
mukâbelesinde
bulunmuştur. (Buhârî, İmân, 4-5)
Fahr-i Kâinât
Efendimiz (asm) konuşma âdâbıyla alâkalı bir kısım kaideler koymuştur ki
bunları şöyle sıralayabiliriz:
“Resûlullâh
-sallallâhu aleyhi ve sellem-'in konuşması her dinleyenin rahatlıkla
anlayabileceği şekilde açıktı.”(EbûDâvûd, Edeb, 18)
“Konuştuğu zaman onun
kelimelerini saymak isteyen sayabilirdi.” (Buhârî, Menâkıb, 23)
“İyice anlaşılmasını
istediği kelime ve cümleleri, üç kere tekrar ederdi.”(Tirmizî, Menâkıb, 9)
Sözün,muhâtap
tarafından iyice anlaşılabilmesi için bazen tekrar edilmesi gerekebilir. Bu
sebeple Kur'ân-ı Kerîm'de câlib-i dikkat vakıalar önemine binaen birkaç kez
tekrarlanmıştır. Meselâ şeytanın emr-i ilâhîye isyan edip secde etmemesi yedi
yerde, Musâ (as)'a iman eden sihirbazların durumu ise dört yerde
tekrarlanmıştır.
“Şüphesiz ki Allâh
Teâlâ, sığırın otu yerken ağzında evirip çevirdiği gibi, sözü ağzında evirip
çevirerek lügat paralayan kimselere buğz eder.” buyurmuştur. ( EbûDâvûd, Edeb,
94)
Vazifesi hakkı ve
hakikati beyan olan Resülullâh (Sav), konuşmalarında hiçbir zaman san'at
kaygısı taşımamıştır. Sevgili Peygamberimiz (Sav), tertemiz duygular içinde,
şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olarak ve ruhunun en tabii ifadeleriyle
konuşmuştur. Böylece onun mübarek sözleri apayrı bir güzellikte ve şanına
yakışır bir hüsn-ü edeb üzere olmuştur.
“ (Yavrum!)
Yürüyüşünde tabii ol ve sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini
merkeplerin sesidir.”(Lokman, 31/19)
Bir başka ayette de:
Buyurmaktadır. Hatta
Allâh Teâlâ, Hz. Musâ ile kardeşi Hârûn'u, Firavun’a gönderirken onu yumuşak
bir sözle uyarmalarını istemiş (Tâhâ 20/43-44), muhatap kafir de olsa âdâb
gereği güzel bir üslûbun kullanılmasını emretmiştir. Bir hadis-i şerifte de,
söylenecek güzel bir sözün bile cehennem azabından kurtarabileceği ifade
edilir:
“Yarım hurma vermek
suretiyle de olsa cehennemden korunun. Bunu da bulamayan (hiç olmazsa) güzel
bir sözle cehennemden korunsun! ”(Müslim, Zekât, 68)
4.İki kişinin,
yanlarında bulunan üçüncü kişiyi dışlayarak aralarında fısıldaşmaları
yasaklanmıştır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) böyle bir tavrın, yalnız kalan
kimsenin üzülmesine sebep olabileceğini belirtmektedir. (Buhârî, İsti'zân, 47)
Olgun bir Müslüman ise mü'min kardeşini üzecek ve kalbini incitecek
davranışlarda bulunmak istemez.
“O kimseler ki boş söz
ve işlerden yüz çevirirler.”(Mü'minûn, 23/3)
Buyurmakta, lüzumsuz
sözlerle meşgul olmayı fâsıklık ve dalâlet olarak nitelendirmektedir. (Lokmân,
31/6)
“Allâh'ı
zikretmeksizin çok konuşmayın! Allâh'ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi
katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allâh'tan en uzak kimseler olduğunda
şüphe yoktur.” (Tirmizî, Zühd, 62)
“Kendisini (doğrudan)
ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.” (Tirmizî,
Zühd, 11)
Taşlıcalı Yahyâ, çok
konuşanların çok hata yapacağını ifâde ile şöyle der:
"Ehl-i
dillerde bu mesel anılur; / Kim ki çok söyler ise çok yanılur."
7. Maddî veya manevî
hiçbir faydası olmayan, bilâkis zararı bulunan konuşmalardan şiddetle
kaçınılmalıdır. Zira:
“İnsan hiçbir söz
söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf,
50/18)
âyet-i kerîmesi,
insanın kendisine bahşedilen hayatın kelime kelime hesabını vereceğine dikkat
çekmektedir. Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:
“Allâh'a ve âhiret
gününe inanan, ya hayır söylesin, ya da sussun! ” (Buhârî, Edeb, 31, 85)
8. Kişinin helâl mi
haram mı, güzel mi çirkin mi, hayır mı şer mi henüz tam olarak
kestiremediği bir sözü söylemesi de konuşma âdâbına aykırıdır. Hadis-i şerifte:
“Kul, iyice düşünüp
taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından
daha uzak bir yerine düşer gider.” buyrulmaktadır. (Buhârî, Rikâk, 23)
Nitekim atalarımız da,“Bin
düşün bir söyle”ve benzeri güzel sözleri söylerken bu hadislerden ilham
almışlardır.
“Özür dilemek zorunda
kalacağın bir sözü söyleme!”buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zühd, 15)
10. Mü'min her
hâlükârda doğruyu konuşmalı, yalan söz ve yalan haberden şiddetle sakınmalıdır.
AllâhResûlü (asm) şöyle buyurmuştur:
“İnsan sabahlayınca,
bütün âzâları dile mürâcaat eder ve (âdeta ona) şöyle derler«Bizim
haklarımızı korumakta Allah’tan kork! Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza
görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Eğer
sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.»”(Tirmizî,
Zühd, 61)
Kur'an-ı Kerîm ise
aynı çerçevede bizlere şu uyarıda bulunmaktadır:
11. Gelecekle ilgili konuşurken
“inşaallâh” demek, konuşma ile alâkalı bir diğer edebkâidesidir. Kulun
cüz'îirâdesi herhangi bir şeyin olması için kâfi bir sebep değildir. Önemli
olan Allâh'ın dilemesidir. Zîra istikbale ait bir şey dilerken“inşâallâh”
demek, Allâh'ın iradesinin farkında olmak ve onun iradesinin üstünde bir irade
tanımamak demektir. Nitekim bir âyet-i kerîmede;
“« İnşaallâh»
ifadesini kullanmadıkça hiçbir şey için,«Bunu yarın yapacağım» deme!
” (Kehf 18/23-24)
Buyrulmaktadır. Bir
hadis-i şerifte ise Süleyman -aleyhisselâm-'ın istikbale matuf bir işinde,
inşâallâh demediği için dileğinin gerçekleşmediği haber verilmektedir. (Buhârî,
Eymân, 3)
“Her duyduğunu
nakletmesi kişiye yalan olarak yeter.”buyurur. (Müslim, Mukaddime 5)
Güzel ses ve sedalar
kulağa hoş gelir, lâkin düşkün olunduğunda vakti heder eder.
Yorumlar
Yorum Gönder