Hayatımızın
her aşamasında günümüze, dualarla başlar, dualara, surelere sığınarak, yaşamımızı
devam ettiririz. Ne temenni edersek, onu Yaradan’dan dualar, surelerle isteriz. Kur’an-ı Kerimin müstesna surelerinden Fil Suresi’ni sizler
için araştırdık. İşte Mekke müşriklerini def eden sure: Fil
Fil
Suresi Ne Anlatıyor?
“Senin Rabbin
fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
Onların kötü
planlarını boşa çıkarmadı mı?
Onların üstüne
sürü sürü kuşlar gönderdi.
O kuşlar, onların
üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
Böylece Allah
onları yenilip, çiğnenmiş ekine çevirdi.”
Fil
Suresi Hakkında Bilgi
Kur’an-ı
Kerim’in 105. Suresi olan Fil Suresi, beş ayet, 33 kelime, 93 harften
oluşmaktadır. Mekke’de inen on dokuzuncu suredir. Mekke müşriklerinin
Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme eziyet etmelerine karşılık Allah
Teala’nın onları azabı ile tehdit etmesini ihtiva etmektedir. Bir önceki sure
olan Hümeze Suresi’nde Allah Teala, mal varlığından dolayı şımarıp insanlarla
eğlenenlere, mallarının fayda vermeyeceğini, Allah’ın azabından kurtulmalarının
mümkün olmadığını anlatmıştı.
Hümeze Suresi’nin
ardından gelen bu Fil Suresi’nde malın ve benzeri övünç kaynaklarının Allah’ın
azabı karşısında nasıl bir “hiç” olduğunu, güçlü ordularına güvenip, Kabe’yi
yıkmaya gelen Ebrehe’yi mini mini kuşlarla helak eden Allah’ın kudretini
anlatmaktadır. Yemenliler, o zaman ki Mekke müşriklerinden daha güçlü ve daha
etkindiler. Ama Allah’ın azabı önünde duramadılar.
Surede tek bir
mesaj vardır. O da Beytullah’a zarar verme planı yapan bir azgının helak ediliş
haberidir. O olayın ayrıntılarına ait bilgiler de surenin içeriğinde yoktur.
Sadece ana hattıyla olayın sonucuna işaret edilmiştir. Ayrıca, bütün müşriklere
ve zalimlere ders olacak şekilde Allah Teala, en büyük hayvanlardan olan
fillerine güvenen Ebrehe’yi en küçük hayvanlardan biriyle nasıl helak ettiğini
de kullarına anlatmaktadır.
Bu olay, Resulullah
sallallahu aleyhi ve sellemin doğum yılında gerçekleşmiştir. Mekkeliler olayı
iyi biliyorlardı. Bu sure indiğinde: “Böyle bir şey olmamıştı” diyemediler.
Kuşların koca orduyu helak edişini gözleriyle gördükleri veya görenleri
senelerce dinledikleri için surenin tehdidi içlerine oturdu. Kur’an canlı bir
mucizeyi onlara hatırlatmış oldu. Böylece bu sure, Allah’ın benzer azapları
diğer kavimlere yapışını anlatan benzer ayetleri de teyit etmiş oldu.
Surenin asıl
mesajlarından biri Resulullah sallallahu aleyhi ve selemin teselli edilmesidir.
Müşriklerin yalanlamaları ve eziyetleri karşısında “Görmedin mi?” diye başlayan
sure, görmüş gibi inanan bir kulağa hitap ediyordu. Bu da üzülmemesi ve
kendisini Peygamber olarak gönderen Rabbine itimat etmesini sağlamaktadır.
Bu ve benzeri
sureler, ayetler indikçe Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, daha
güçlü bir imanla, daha sabırlı bir tavırla Müslüman’lıklarını sürdürdüler. Her
inen ayet onlar için bir güç kaynağı oldu. Onların peşinden gitmekte samimi
olan bütün mü’minler için de kıyamete kadar böyle olacaktır. Fil Suresi dün
inmiş kadar yeni ve canlıdır Allah’ın izniyle.
Hikmet Hikmet İçinde
Fil Suresi’nde
geçen helak etme olayını yapan şüphesiz Allah Teala’dır. Bu konu anlatılırken
normal bir şekilde, “Allah fil sahiplerini helak etti” denebilirdi. Fakat bu
surede, “Senin Rabbin fil sahiplerine neler etti?” ifadesini görüyoruz. Burada
ince bir anlam vardır. “Allah yaptı.” ifadesi, “Senin Rabbin yaptı.” kadar
teselli ihtiva etmemektedir. “Senin Rabbin” deyimindeki sıcaklık, tam bir teselli
cümlesidir. Çünkü “Rabb”sahip, bakan, kollayan demektir.
Olay
Yemen’de etkin
bir vali olan Ebrehe, Kabe’nin tavaf edilmek için ziyaret edilen bir yer
olmasından şiddetle rahatsız olur. O günlerde Mekkeli müşrikler ve diğer
Araplar, Kabe’ye saygı gösteriyor, İbrahim Aleyhisselam’la olan bağları sayesinde
kendilerini Kabe’nin sahibi kabul ediyorlardı. Ebrehe ise Hıristiyanlığın
etkisi altındaydı.
Ebrehe, kendine
göre bir plan yaptı. Bu plana göre, Yemen’de büyük bir kilise inşa edecek, kilisenin
görkemine kapılan Araplar, tavaf etmek için oraya geleceklerdi. Böyle de yaptı.
Görkemli bir kilise yaptı; ama kimse gidip onun kilisesinde tavaf yapmadı.
Gitmedikleri gibi tahkir bile ettiler.
Ebrehe, Kabe
yerinde durdukça, onun kilisesiyle ilgilenenin olmayacağına inanınca, iyice
kudurdu. Kabe’yi yıkmaya karar verdi. Büyük bir ordu kurdu. Ordusuyla Yemen
Sana’dan yola çıktı. Aklı başında bazı Araplar karşısına çıkmak istediler.
Ordusu çok güçlüydü. Karşısına çıkanı ezdi, dağıttı.
Ebrehe o gün
için çok farklı bir ordu kurmuştu. Ordusu hem teçhizat olarak güçlü bir
orduydu, hem de ordusunda filler vardı. Fil sayesinde bir taraftan
karşısındakilere psikolojik etki yapıyor, diğer taraftan gerçekten o zaman için
önünde durulamaz bir ordu kurmuş oluyordu. Öyle de oldu. Ordusu Arap Yarımadası’nı
susturmuştu. Maksadını bildikleri halde onunla pazarlığa bile yaklaşmaya
cesaret edemediler.
Mekke’ye yakın
bir şehir olan Taif’te ordusu konakladı. Geçtiği yerlerdeki insanlara da zarar
veriyor, bulduğuna el koyuyordu. Taif’te de deve sürülerine el koydu. El
koyduğu develer arasında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin dedesi
Abdülmuttalib’in iki yüz devesi de vardı.
Ebrehe Mekke’ye
yaklaştığını anlayınca kendisiyle görüşebileceği bir muhatap aradı. O zaman Mekke’de
söz sahibi şahsiyet olan Abdülmuttalib’i gösterdiler. Abdülmuttalib, Ebrehe’nin
önüne çıktı. Heybetli ve gösterişli bir kimliği olan Abdülmuttalib, Ebrehe’nin
dikkatini çekmişti.
Ebrehe, Abdülmuttalib’e
saygı gösterdi, yanına oturttu. Konuşmaya başlayıp, Kabe’yi yıkmaması için
Abdülmuttalib’in ricada bulunmasını bekledi. Abdülmuttalib söze başladı. El
koyduğu develerini geri vermesini istedi. Ebrehe afalladı. Tercümana dönüp dedi
ki: “Buna söyle. İçeri girdiğinde tipine bakıp saygı göstermiştim. Ben, onu
ciddi biri zannettim. Kabe’yi yıkmaya gittiğimi bildiği halde, benden onu
yıkmamam için ricada bulunacağını beklerken o, iki yüz deveyi geri vermemi
istiyor!” Abdülmuttalib, Ebrehe’nin cevabını duyunca şunu söyledi: “Ben
develerin sahibiyim. Onları korumaya çalışıyorum. Kabe’nin sahibi var; O, onu
korur.” Ebrehe, ona develerini verdi; onu gönderdi. O kızgınlıkla da Mekke’ye
doğru hareket emri verdi. Abdülmuttalib Mekke’ye geri döndü. Mekkeli’lerden
canlarını kurtarmalarını ve dağlara çıkmalarını istedi. Herkes dağa kaçtı. Uzaktan,
Kabe’nin akıbetini seyretmeye koyuldular.
Fakat ordunun
önündeki fili hareket ettiremediler. Mekke’ye doğru dürttükçe kıpırdamıyor, başka
yöne çevirince gidiyordu. Onlar fille uğraşırken, Allah sürü sürü kuşlar
gönderdi. Her bir kuş mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar taşıyordu. Biri
gagasında, ikisi ayaklarında takılıydı. Taşıdıkları o taşları, Ebrehe’nin
ordusunun üzerine attılar. Koca ordu kısa bir sürede leşe döndü. Ebrehe ölmedi,
ağır yaralı olarak Yemen’e geri döndü. Orada öldü. Mekkeli müşrikler, bu olaya
gözleriyle şahit oldular. Daha sonra Fil Suresi inince de bu olay onlara
hatırlatılmış oldu. Bu fil olayını ayrıntılı olarak anlatan, açık bir rivayet
daha yoktur. Hadis kaynaklarında da geniş bir şekilde geçmemektedir. Önemli
olan da olayın ayrıntıları değildir zaten. Zira ayrıntısına takılıp kalınan
olayların asıl cevheri unutulmakta, vermesi gereken mesajı o olay
verememektedir.
Olaydan arda
kalan net bilgi şudur: Böyle bir teşebbüs tarihte olmuştur. Bu teşebbüs, sahipleri
için kötü bir akıbetle sonuçlanmıştır. Allah Teala, kıyamete kadar, mukaddesata
saldırmayı düşünebileceklere ders olması için de bu bilgiyi, Kur’an’ın bir
suresine konu ederek bize taşınmıştır. Kuşun gagasına ve kanadına takılmadan
bakabilenler için anlaşılacak çok şeyler vardır. Anlamak istemeyenler için de “zaten
güneş bile yeterli değildir göremeyenlere”
Göz Bantları
Fil ordusunu
helak eden kuşların türü neydi? Serçe mi, kırlangıç mı?
Taşıdıkları
taşlar mıcır mıydı, tuğla parçası mı?
Kuşlar kaç
taneydi?
Renkleri neydi?
Şimdi o kuşlar
yaşıyor mu?
Fil isabet aldı
mı?
Ne berbat
sorular bunlar!
Büyük bir
mucizeyi ve muazzam bir kudreti örtmek için şeytanın çektiği perdeler değil de
nedir bu meraklar? Kuşun türü önemli mi, Allah’ın kudreti tecelli ettiğine
göre, onu düşünürken, kuşa, taşa, renge takılmak ne kötü bir tavırdır.
Bunları Lütfen Bilelim !
Kabe değerlidir!
Resulullah
sallallahu aleyhi ve sellem ise ondan da değerlidir!
Bir Müslüman ise
Kabe’den bile daha değerlidir Allah katında!
Yorumlar
Yorum Gönder